Köşe Yazıları

Mustafa TAVUS: Oruçla Yükseliş

mustafatavus

Dini İslamın mensubu Müslümanlara İslamın tahmil ettiği her vecibenin ana gayesi müminleri hayvani sıfatlar zemininden alıp insani hasletler semasına yükseltmektir. Her mümin bütün ramazan fikren, ruhen ve hissen bu hali yaşamalıdır. Çünkü ibadetten huzur olmazsa bir insan perişandır, tükenmez yas taşır zira her anı hicrandır. İslamın beş şartı insanı erozyon zemininden tutup çıkartan ve kemalat makamına yükselten vasıtadır.

Başta kelime-i şahadet iman zeminini hazırlar, zaten bu zemin hazır olmazsa diğer ameller hiçbir işe yaramaz. Amellerin Allah indinde kabulü iman patentli olmasına bağlıdır bunun için Hz. Peygamber A.S. 13 senelik Mekke devrinde iman’ın temelini atmıştır. Çünkü temel olmayınca üzerinde hiçbir şey yapılmaz. Müminin ibadetlerle yükselmesi için iman temeli sağlam olmalıdır. Mesela 12 saatlik oruçlu olduğu bir günde hararet ve açlığa karşı insanı mutlu eden iman’ın hayata yansımasıdır.

Efendimiz (La’ilahe illallah deyin felah bulun) beyanında arz ettiği felah kalbin huzurudur. Kalp her zaman Allah ile olursa huzur bulur. Kalbin sahibi Allah’tır insan her zaman mal sahibi ile olduğunu unutmaması imanla yükseliş ve imanın hayata yansımasıdır. Mümin zaafa düşünce iman dost olarak imdadına yetişir ve der ki dayan çünkü bugünün ahirette ki yansıması hafızaların tahmin edemeyeceği kadar büyük mükâfattır. Bu nedenle oruç iman temeli üzerinde mümini yükselten ve Mevla’nın rızasına ulaştıran bir asansördür.

Rivayet edilir ki; Musa A.S. Hz. Allah ile konuşma sonrası nimete mazhariyetin coşkusu ile şöyle der;

“İlahi bana ikram ettiğin gibi yeryüzünde hiçbir kuluna ikram ettin mi? Zira bana kelamını dinlettin.”

İşte bundan sonra Hz. Allah’ın cevabı Ümmeti Muhammed için iftihar tablosudur. Bu ümmeti tarif eden Hz. Allah buyuruyor ki;

”Ya Musa, benim bir kısım kullarım var onları zamanın ahirinde dünyaya çıkartacağım ve onlara Ramazan isminde bir ay ikram edeceğim. O ayda tutmakla mükellef oldukları oruç ibadetinin yansıması olarak benim rızam için yemeden, içmeden ve her türlü nefsi arzuların tatbiki ve tatmininden kendilerini engelleyecekler. Hatta yaz sıcağı ve günlerin uzun olmasına rağmen hararetin tesiri ile dudakları patlasa da açlığın tesiri ile bağırsakları birbirine geçse de oruç tutan kullarım iftar sofrasında ihtiyaçları olan her türlü gıdanın olmasına rağmen ellerini sofraya uzatıp istifade etmiyorlar. Hal lisanı ile diyorlar, “Mülk senindir ya rabbi mülkünde tasarruf sana aittir senden emir gelmeyince bu mülkü kendi istek ve arzularımıza göre kullanamayız.” Kâinatı vecde getiren, gök kubbeyi inleten, melekleri dinleten ezanı Muhammedi ile orucunu açmayı bekleyen iftar sofrasının sakinleri ile senin mukayesen şudur ya Musa, Sen benimle konuştun fakat aramızda 70 bin perde vardır. Fakat ümmeti Muhammed’in iftar sofrasında benden emir bekleyen halleri bana senden daha yakındır.”

İşte bu tablo gösteriyor ki müminin tuttuğu oruç onun için asansör iftar sofrası ise asansörün düğmesine basma faaliyeti arz eder. Bu nedenle mümini Allah indinde makamlarla yükselten her şey mukaddestir.

Mustafa TAVUS
T.C. Rize Müftülüğü Pınarbaşı Köyü Kız Kur’an Kursu